AZERBAYCANLI GRAFİK TASARIMCI AYDIN SÜLEYMANZADE ile SÖYLEŞİ

1-Aydıncım, Azerbaycanlı diyoruz ama artık sen Türkiye vatandaşı oldun. Türkiye maceran nasıl başladı? Hangi duygularla Türkiye’ye geldin?

İstanbul’a 1996 yılında geldim, 20 sene olmuş. Buraya gelme sebebim Sovyetler dağıldıktan sonra yaşadığım bölgede yaptığım meslek değerini bulmamaya başladı. İnsanların sanata ilgisi kalmamıştı. Ben de Türkiye’nin kendi alanımda daha iyi şartlar sunacağını düşündüğüm için buraya yerleşmeye karar verdim.

2-Türkiye’ye ayak basmadan önce, Azerbaycan’daki hayatını, yaşantını, eğitimini, ideallerini kısaca özetler misin?

St. Petersburg Güzel Sanatlar Endüstri Akademisi’nden mezun oldum 1987 yılında. O dönemde aynı zamanda sergilere ve yarışmalara katılıyordum. Sovyetler Birliği Ressamlar İttifakının üyesi oldum. Bu üyelik, sanatçılara önemli avantajlar sağladı. Bir yıl sonra Azerbaycan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde hocalığa başladım. Bu göreve 1996’ya kadar devam ettim.

3- Türkiye’ye ayak bastıktan sonra hayatında ne gibi değişiklikler oldu? Türkiye’ye geldiğin günden bu güne kadar geçen süreci kısaca özetler misin? Türkiye’de çok çetin bir hayat mücadelesi verdiğini biliyorum. İş bulma mücadelelerini, burada dünyaya gelen çocuklarını ve Türkiye’ye uyum çabalarından söz ederek, bu güne kadar ki Türkiye yaşantını özetler misin?

Sanat alanında mesleki olarak zorlandım. İlk geldiğimde işe tabelacılıktan başladım. Reklam ajanslarında çalıştım. Böyle olacağını düşünmüyordum, biraz hayal kırıklığına uğradım. Sanata verilen değer, Sovyetler döneminde alışkın olduğumuz atmosferden uzaktı. Burada da sanata değer verilmiyordu, para her şeyin önündeydi. Kapitalist düzene geçişte biraz sorun oldu, bu yeni sisteme alışmakta zorlandık açıkçası.

4-Azerbaycan gelmiş ve Türkiye’de çok başarılı Azerbaycanlı sanatçıların ve ressamların olduğunu biliyoruz. Bazıları da manzara ve meyve resimleri yaparak yıllardır Türkiye’de hayatlarını devam ettiriyorlar. Azerbaycan’dan gelmiş her ressam-grafiker-müzisyen Türkiye’de başarılı olabiliyor diyebilir miyiz? Yoksa başarılı olamayanlar da var mıdır?

Başarılı olmayanlar geri dönmüş ya da Avrupa’ya, başka ülkelere dönmüştür. Türkiye’deki Azerbaycanlı sanatçıların genel olarak başarılı bir portre çizdiğini söyleyebiliriz. Pek çoğu sanat üretmekle beraber aynı zamanda hocalık da yapmaktadır.

5-Sen 1990 öncesinde Azerbaycan’da sanat eğitimi almışsın. O günlerde Azerbaycan’daki sanat eğitimi nasıldı, bugün nasıl?

Azerbaycan’da 4 sene Ressamlık Koleji’nde eğitim aldım. 5 sene de St. Petersburg’ta eğitim aldım. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Azerbaycan’da da sanat eğitimi zayıflamış durumda. Ekonomik krizler sanata da yansıyor. Hem eskisi kadar alanında yetkin hoca da bulmak zorlaştı. Hocalara ayrılan bütçe de eskiye kıyasla azalmış durumda. Bunlar eğitimi etkileyen faktörler.

6-Uzun yıllardır Türkiye’desin ve yıllardır bir kamu kuruluşunda şef grafikerlik yapmaktasın. Bu gözlemlerin eşliğinde; Türkiye’nin resim-grafik alanındaki eğitim düzeyini nasıl buluyorsun? Türkiye’deki grafikerlerin mesleki uzmanlığını ve ustalığını beğeniyor musun? Sence ne olması gerekir?

Türkiye’de grafikerlik yanlış anlaşılmış. 3 aylık kurs bitirince grafiker olunacağını zannediyorlar. Oysa ki grafikerlik, tüm sanat dallarının daha üzerinde gelir çünkü grafikerin tüm sanat dalları hakkında bilgisi olması lazım, mitoloji bilmesi, genel kültürü ve her konuda bilgisi olması  lazım. Ressamlık ise, resim sanatı bilmeden grafiker olunamaz. Olsa da taklitçi olur. Türkiye’de gerçek grafiker çok az. Grafik tasarım yapan kişinin vizyonunun çok geniş olması lazım. Dün ofisboyluk yapan çocuklar bugün art direktör olarak boy gösteriyor. Ofisboyluktan artboyluğa… Buna rağmen güzel işler de görüyoruz. Bunların artması için eğitimin sisteminin güçlendirilmesi lazım. Devletin eğitim politikasında yer alması lazım sanat eğitiminin.

7-Türkiye’de sen ve diğer Azerbaycanlı ressamlar birçok sergilere katıldınız. Türkiye’deki resim alıcılarının sanata yaklaşımı ve sanat pazarının durumu nasıldır? Sanat tüketicisi bilinçli seçim yapmakta ve doğru esere doğru parayı mı vermektedir?

Parası olan sanattan anlamıyor, sanattan anlayanların da parası yok. Maalesef dijital baskılarla yetinmek zorunda kalıyorlar. Durum özetle böyle. Sanat piyasasını yönetenler ve işadamlarının çoğu ise yatırım olarak değerlendiriyor sanatı. Anlamayanlar da sadece bir aksesuar olarak mobilyasının rengiyle, ev dekorasyonuyla uyumlu eser arayışında.

9- Çalıştığın iş yerini söz konusu yapmadan aldığın free-lance siparişlerde müşterinin ya da siparişi verenin ürettiğin tasarımı hiç değiştirmeden aynen kabul ettiği oldu mu? Ya da istediği değişikliklerin doğru ve haklı değişikler olduğuna inandıkların oldu mu? Özel sipariş aldığında nasıl bir tasarım süreci işliyor? Mesela kaç alternatif yapıyorsun?

Değişiklik istemeden kabul edilen eser sayısı çok az. Bazen doğru ve haklı revizeler de geliyor. Özel siparişlerde önemli olan zamanı iyi yönetmek. İyi bir iş, ancak üzerine derinlikli bir şekilde düşünüldüğünde çıkıyor. İşin ardındaki zihni arka plan çok önemli. Yapacağınız işe dair fikriniz olgunlaştığı an, uygulama kendiliğinden kısa bir sürede çıkıveriyor. En fazla 2, nadiren de 3 alternatif çalışıyorum.

11-Grafik ile resmin ilişkileri, münasebetleri nasıldır veya nasıl olmalıdır? Birleştiği ve ayrıldığı noktalar nedir? Grafik müstakil bir sanat mıdır, yoksa resmin alt kategorisi midir?

Resim ve desen sanatın temelidir. Kalan şeyler, grafik de buna dahil, sanatın devamıdır. Bunu klasik müzikle caz müzik ilişkisine benzetebiliriz.

13- Toplumun grafik tasarıma ihtiyacı var mıdır, varsa ne yönden ihtiyacı vardır? Grafik sanatının önemi ne kadardır?

Toplumun görsele ihtiyacı var. Grafik tasarım da bu ihtiyacı karşılayan araçlardan biri. Günümüzde, teknolojinin de gelişmesiyle günlük hayatımızın her alanında grafik tasarım karşımıza çıkıyor. Bu da öneminin gün geçtikçe artmasına sebep oluyor.

14-Dünya devletlerinin grafik sanatlarını sıraladığında en başarılı ülkeler hangileridir?

Japonya, Polonya, Rusya, Fransa, İtalya.

15- Grafik sanatına kapitalist endüstrinin kâr ve satış için kullandığı sanattır da denilmektedir fakat eski Varşova Paktı ülkelerde de grafik sanatı hayli gelişmiştir, bunun nedeni nedir?

Grafik sanatı bugün kapitalist düzende ticari olarak kullanılıyor olsa da, Sosyalist düzende halka hizmet için etkin olarak kullanılıyordu. Devletin siyasi stratejisinin bir parçasıydı, propaganda aracıydı, siyaseti görselleştiriyordu. Arkasında böyle bir gücün olması ister istemez bu alanın hızlı gelişmesine sebep oluyordu.

16-Eskiden bilgisayar denilen tüfek icat edilmemişti ve tüfek icat oldu, mertlik bozuldu deyimimizdeki gibi, mert olanlar el ile fırça ile tasarım yaparlardı. Resim çizerlerdi, renk ve perspektif bilirlerdi. Sen de ben de o dönemin adamlarıyız. Bilgisayar öncesi grafik tasarım daha mı başarılıydı, yoksa bilgisayar öncesi grafikerler daha saygın ve daha itibarlı kişiler miydi?

Eskiden kim grafikerdi kim değildi belli oluyordu. Grafiker resim de yapardı grafik de yapardı. Şimdi fontlara kadar her şey bilgisayarda hazır. Bilgisayar öncesi tasarım daha başarılıydı. Bilgisayar sadece işi kolaylaştıracak bir unsur olarak kullanılmalı. Tasarımcının kafasında fikir yoksa, o kişiye hiçbir bilgisayar yardım edemez. Grafikerler daha saygındı çünkü hepsi temel sanat eğitimi almış kişilerdi. Saygınlık aslında teknolojiyle değil, alınan eğitim ve tasarım gücüyle alakalı bir şey.

17-Senin bilgisayarla tanışman nasıl oldu? Bilgisayar grafik tasarıma ne gibi yeni değerler kattı?

Ben bilgisayarla Türkiye’de tanıştım. Belli alanlarda işimi elbette ki daha da kolaylaştırdı. Bilgisayar sanata, grafik tasarıma tembellikten başka bir şey katmadı.

18-Bizim zamanımızdaki gibi el ile tasarım yapmamış genç grafikerle baktığında bilgisayar onlara ne verdi, yoksa onları kolaycılığa ve kopyacılığa mı alıştırdı? Bizim gibi manuel dönemde grafiker olmuşlar ile manuel dönemi hiç tanımamış gençlerin bilgisayardan etkilenmeleri ve faydalanmalarını kıyaslar mısın?

Artık elle eskiz yapan yok. Herkes internetten her şeyin hazırını indiriyor. Kopyalama, taklit ve dolayısıyla benzer işler çoğaldı. Taklit işler çoğaldıkça beynimizi yeterince verimli kullanamaz olduk.

19-Bilgisayarda grafik tasarım programları; cahil, eğitimsiz, ince sanat kültürü almamış, mesleği olmayan sıradan insanlara verilip, herkesin grafiker olacağını iddia etmek, bu yolla karınca sürüsü gibi grafik tasarımcı olmayan grafiker üretmek sence ne kadar doğrudur? Yoksa bilgisayar programı eğitimleri güzel sanat ve özellikle grafik tasarım eğitimi almış olanlara mı verilmelidir?

Bu eğitimlerle sadece bilgisayarı çalıştıracak robotlar üretiliyor. O eğitimler sadece teknik eğitimler. Sanata ve tasarıma dair hiçbir arka planı olmayan insanların aldıkları 3-5 aylık eğitim ile gerçek bir grafik tasarımcısı olmalarını beklememek lazım.

20-Üniversitelerin grafik bölümlerinden mezun birçok kişiyle çalıştın, onlara yöneticilik yaptın. Onların grafik tasarımcılık seviyesini nasıl buluyorsun? Nasıl daha iyi olabilirler, ne önerirsin?

Genel olarak gördüğüm, gençlerin kendilerini yetiştirme çabası içinde olmadıkları. Sadece söylenen, istenen, sipariş edilen çalışma neyse, onu bitirip teslim etme derdindeler. Gençlerin aldıkları eğitim kadar vizyonlarını da geliştirmeleri lazım.

23-Grafik bölümünde ders veren bir hoca olsan, öğrencilere nasıl bir ders programı uygularsın?

Öncelikle en temelden, elle kalem açmaktan, kalem tutmaktan başlatırım. Hepsine sketch yaptırırım. Sanat disiplin ve emek ister. Nasıl ki okumaya harfleri tanımaktan başlanır, sanata da, kullanacağımız araçları tanımaktan başlamak lazım. Grafikerin kulağı, burnu, gözü olması lazım. Yani müzikten, şiirden anlaması lazım, doğayla iç içe olması lazım. Felsefe, mitoloji, sanat tarihi, sosyoloji bilmesi lazım, kendi coğrafyasını ve kültürünü bilmesi lazım.

24-Son olarak eklemek istediklerin nelerdir?

Allah tüm sanatçıların yardımcısı olsun.